Izdırap dolu bir hayat, ama bu avantajı dez avantaja çeviren dev bir şahsiyet. Kimden mi bahsediyorum? Tabii ki Frida Kahlo.. Tarihe ismini altın harflerle kazıyan Frida günümüz kadınlarınında büyük bir idolü konumunda. Peki kimdir Frida Kahlo? Onu bu derece ünlü yapan da neyin nesiydi? Onun herhangi bir fotoğrafına baktığınızda, pek de estetik olmayan bir görünümü olduğunu düşünmekteyiz çoğu zaman. Alınmamış, tek bir kaş, bakımsız bir yüz vb.
Yalnız gerçek anlamda saygın ve büyük ölçüde eşsiz eserler ortaya koyan Frida’nın acı dolu bir hayatı olduğunu biliyor muydunuz? Zaten bu denli kaliteli eserler veren birisinin belli ki yaşanmış birşeylerden etkilenmesi gerekirdi. Geçtiğimiz yıllarda biografi filminin de çekilmesi ile birlikte, popülerliği daha da arttı. Birçok kadın artık onun tişötlerini giymekte, Facebook, Instagram fotoğrafları Frida Kahlo’yu sürekli sosyal medyada canlı tutmakta.
Bazı hataları da vardı
Tabii ki her insanın belli başlı hataları olacaktır. Hata yapmayan bir insanın olamayacağı görüşündeyim. Frida’nın da hataları vardı ancak bu onun ne denli acılı bir hayat geçirdiğini ortadan kaldırmıyordu.
Acılı hayatını tuvallere aktardı.
Hayatında yaşadığı trajik olayları, tuvallere aktaran Frida Kahlo, bu sayede çok ünlü olmuştu. Hikayesine geçmeden önce bunu belirtmek isterim. Sanatçı kişilikli insanlar yaşadığı olumlu ve olumsuz durumları bir şekilde dışa vurmak isterler. İşte Frida da bunu yapmıştı. Frida Kahlo sıcak bir Temmuz ayında tarihler 1907’yi gösterirken doğmuştu. Ancak doğduğu tarihte Meksika için zor bir gündü. Meksika devrimi çok hareketli bir şekilde gerçekleşiyordu. Ancak Meksika Devrimi 10 Temmuz 1907’de olduğundan kendi doğum gününü 10 Temmuz olarak sayacaktı.
Çocukluk Yılları
Mexico City’de Coyoacanda’da doğan Frida Kahlo’nun çocukluğu, gençliği ve daha sonraki dönemleri sürekli bir şekilde acı ve ızdırapla geçmişti. Babası ile bir gün bir geziye çıktı. Ormanda yürürken ayağı yanlışlıkla bir ağacın köküne takıldı, ve kendini ciddi bir şekilde yaralanacağı zeminde buldu. Bu nedenle çocuk felci geçirdiği bilgisini edindiğim Frida’nın düşme nedeniyle ayağı da sakatlanmıştı. İşte bu noktadan sonra Frida için acılı hayatın başlangıcı gerçekleşmiş olmuştu. Ve daha sonralarında kendi sözleri bu durumu açıklarcasına ağzından dökülecekti: ” Bir gerçek varsa o da bedenime acının ilk kez o gün girmiş olduğudur.”
Tahta Bacak Frida
İşte bu yaşadığı kaza olayından sonra kendisine “Tahta Bacaklı Kız” ismi takılmıştı. Bunlara pek aldırış edebilecek bir kişilik değildi. Kişiliği ciddi bir şekilde sağlamdı. İşte Frida’yı Frida yapan karakteri de bu dönemler de ortaya çıkmıştı.
Ulusal Hazırlık Okulu Yılları
Meksika’nın en iyi okullarından biri olan Ulusal Hazırlık Okulu’na başlayan Frida, hayatında çok etki bırakacak eğitimleri burada almıştı.
18 Yaşındayken Yaşadığı Bir Kaza: Bu Sefer Çok Daha Farklı
Frida okula gidip gelirken otobüs kullanan bir kızdı. Yne bir gün okuldan eve geldiği sırada otobüs bir tramvay ile şiddetli bir şekilde çarpıştı. Otobüsün yarısından fazlası yaşamını yitirirken Frida ölmemişti. Ancak sonraları ölmeyi düşünebilirdi. Çünkü Frida ağır bir şekilde yaralanmıştı. Kaza sırasında demir bir çubuk onun sol kalçasına girmişti. Legen kemiği bu saplanma sonucusu tahribata uğramıştı. Bununla birlikte vücudunun bir çok yerinde çeşitli kırıklar vardı.
Yatağa Bağlı Yaşam
Uzun bir dönem, günler haftaları, haftalarda ayları kapsıyordu. Tüm gününü yatarak ve bir gün iyileşme umudunu görme isteği ile geçiriyordu. Kırıkların vermiş olduğu acıya dayanamıyordu. Ancak demir korseler giyerek biraz rahatlayabiliyordu. İşte bu dönemde ailesi onun için çok büyük bir iyilik yaptı. Ona zamanını geçirebileceği, bir tuval ve çeşitli boyalar armağan etmişti. Frida daha sonralarda o dönemler ile ilgili olarak şunları söyleyecekti: “Aslında pek de önem vermeksizin resim yapmaya başladım.” Ancak bu önem vermeden yapılan sanat daha sonraları ciddi bir işe dönüşecekti.
Yeni Bir Ayna Ve Çizimler
Kendisine bir ayna almıştı. Ve o aynayı kendisini görebileceği bir yere koydu. Bu onun ilk otoportresi olacaktı. Bu çalışmaya daha sonradan “Kadife Elbise” ismini verecekti. Talihsiz bir hayat yaşayan Frida, kazadan sınra da bir çok kez ameliyat geçirmişti. Toplamda 32 kez ameliyata giren Frida bu dönemde çok acı çekiyordu. Tam acının eşiğinin doruk noktasındayken, bir adama aşık oldu. İşte o adam dönemin ünlü ressamlarından biri olan Diego Rivera’dan başkası olmayacaktı.
Diego Ve Frida
Diego Rivera’nın ünü artık ülke sınırları dışına çıkmıştı. O da içten içe Frida’ya bir aşk besliyordu. Önceleri hayranlık olarak başlayan duygular daha sonraları aşka dönüşecekti. Frida için de bu böyleydi. Ona göre ona aşkı yaşatabilecek tek kişi Diego’ydu. Ama bu aşkın yanı sıra ona en büyük acıları da yaşatacak kişinin Diego olacağını bilmiyordu. Ve daha sonralarında Frida bu garip aşk için şunları söyleyecekti: “Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; biri Diego’ydu ve diğerinde ise bir tren az daha beni öldürüyordu. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı.”
1931 Yılı
Frida, tarihler 1931’i gösterdiğinde kendi evliliklerini resmedeceği, daha sonradan da çok ünlü olacağı bir tablo çizdi. Bu tablo onun ressamlar topluluğu yıllık sergisinde, insanlar ile paylaştığı ilk eseriydi. Diego başka bir kadına daha sonradan aşık olacaktı. Ancak Frida da çok farklı değildi. İkisi de birbirlerine aşıktı, ancak her ikisi de farklı kadın ve erkeklerle hayatlarını geçirdiler. Frida’nın da bir ilişkisi vardı. Hem de bu kişi Diego değildi. İlişkisini sürdürdüğü kişi bir fotoğrafçı olan Nickolas Muray’dı. Bu adam ile yaklaşık 10 sene boyunca yakın bir ilişkiye sahip oldular. Yabancı kaynak araştırmalarımız da bunu aten gün yüzüne çıkarıyordu.
Diego İle Frida’nın Garip Aşkı: ” Bağlılık Yemini”
Sadakatten çok bağlılık yeminine bağlı olan ilişki anlayışları neticesinde Diego birçok kez Frida’yı aldattı. Suçlu olarak görülen çoğu zaman Diego’ydu. Ancak Frida da çok masum değildi. O da sürekli bir şekilde Nickolas ile sürekli bir ilişki halindeydi. Ve bu ilişki Diego ile evlendikten sonra da devam ediyordu. İki aşığın evlendikten sonraki hayatları gün geçtikçe daha da kötü bir hal alıyordu. Adeta bir kabusa dönen evlilik macerası sonrasında ayrılma kararını almalarına neden olacaktı. İlk başlarda belki dediler, belki tekrar olabilir. Bu nedenle de resmi bir ayrılık yapılmadı, sadece evler ayrıldı. Ancak daha sonraları Diego bu işi resmiyete dökmek isteyecekti.
Boşanma Sonrası Frida’nın Değişimi
Eleştirmenler, Frida’nın saçlarını kısaltması ve bir kadının nasıl olmasına dair konuşulanlara bir eleştiri sunduğundan bahseder. Çünkü boşanma sonrasında Frida’nın böyle bir yola gittiği bilinmekte. Frida’nın tablolarına baktığınızda zaten başta pek de bir şey anlaşılmıyor. Ancak bu çok doğal bir durum. Çünkü konuyu tam olarak anlamadan, tablodaki mana bütünlüğünü kavrayamayabilirsiniz. Bir konunun ayrıntıları bilindiğinde ancak gerçek anlamdaki konu derinliği anlaşılabilir. Frida’nın eserlerini anlayabilmek, onun aslında neyi resmetmeye çalıştığını bilmekle paralel olarak ilerler.
Frida’nın En Büyük İsteği
Frida’nın hayatı boyunca en çok istediği şey anne olmaktı. Sağlık sorunları nedeniyle bir dönem çocuğunu aldırmak durumunda kalmıştı. Bunun üstüne de ardı ardına iki kez düşük yapmıştı. 1932 yılında ” Henry Ford Hospital” adlı bir eser çizdi. Yaşadığı tüm acıları bu tabloya aktarmıştı. O dönemler Frida, Diego’ya bir mektup yazdı. Mektubun içerisindeki bazı satırlarda şu cümleler vardı. “Diego rengi gören adam, Frida da rengi giyen kadındı ve 1922 yılından beri…” “Yaşanan tüm saatlerden sonra. Vektörler asıl yönlerinde devam ediyor.Hiçbir şey onları durdurmuyor. Canlı histen başka bir bilgileri yok. Tek istedikleri bir yerde buluşana kadar devam etmek. Yavaşça. Büyük bir huzursuzlukla ama altın parçanın her şeye kılavuzluk ettiğine dair güvenle. Hücresel bir diziliş var.Hareket var. Işık var. Tüm merkezler aynı. Budalalık diye bir şey yok. Her zaman olduğumuz ve olacağımız gibiyiz. Aptal kadere bel bağlamıyorum”
Frida’nın Hayal Kırıklıkları Ve Yaşadığı Mental Problemler
Frida New York’ta geçirdiği tedaviden sonra sağlığına yeniden kavuşmayı hayal ediyordu. Ancak öyle olmadı. Ağrıları hiçbir şekilde dinmiyordu. Bu dönemde Frida için depresif dönemler başlayacaktı. Ve bu dönemin eseri de “The Wounded Deer” isimli tablosuydu. Kendisini bir geyiğin içerisind ehayal etmişti. Vücuduna oklar saplanan bir geyik. Bu resimde de Frida’nın içerisinde bulunduğu durum gözler önüne seriliyordu. Frida’nın bu eserini yorumlayan eleştirmenler, kaderini bir şekilde yola koyamayan Frida’nın ciddi bir umutsuzluk içerisinde olduğunu sürekli bir şekilde dile getirmeye devam ediyor.


1950’li Yıllar: Yatağa Bağlı Frida
Tarihler 1950’yi gösterdiğinde Frida’nın sağlık durumu çok daha kötü bir hal almıştı. Omurgasındaki problemlerdeki ciddi sorunlar onu 9 ay hastanede kalmaya mecbur etti. 1953 yılında ise hayat Frida’ya tokat atmaya devam edecekti. Yurt dışında sergiler açmış bir ressam olan Frida, ülkesindeki ilk sergisini o dönem gerçekleştirmek istiyordu. Ancak yataktan kalkacak takati bulamıyordu. Ancak Frida, o sergiyi kaçırmamak istiyrdu. Öyle de oldu. Yatağı ile sergiye gitti. Ancak daha sonralarında, yani bir kaç ay sonra Frida sağ bacağını kaybetti. İşte bu noktadan sonra daha da derin bir bunalıma giren Frida Kahlo 13 Temmuz 1954 yılında Akciğer Embolisi nedeniyle hayatını kaybetti. Bu kısa yaşamı ona bir çok zorluk çektirmişti. Öldüğünde daha 47 yaşındaydı. Hiçbir şey görememişti. Hayatındaki en çok istediği şey olan annelik duygusunu da tadamamıştı. Kısacık yaşamına 55 oto portre olmak üzere 143 adet tablo bıraktı. Hayatını kaybettiği yıl da “Yaşasın Hayat” isimli bir eser ortaya koydu. Bu eser’de onun hayata bakışını gözler önüne adeta seriyordu..
- HAKAN ABİ
Yorumlar