Yaşadığımız Evren Ve Oyunlar : Simüle Evren Teorisi
Elon Musk’ı hepimiz tanıyoruz öyle değil mi ? Bir çok başarılı projeye imza atmış, uzay ile ilgili çeşitli işlerde lider firmaların sahibi bir kişi. Peki böyle bir kişinin, aslında yaşadığımız dünyanın ve hayatımızın bir simülasyon olduğunu söylediğini düşünsenize. Sizce ne derece gerçek olabilir böyle bir durum ? Gelin beraber inceleyelim. Şimdiden söyleyelim. Tüm teoriler sadece bir teoriden ibaret olup kesinlik taşımamaktadır. Yabancı kaynaklardan araştırmalar neticesinde bir yazı dizisi haline dönüşmüştür.
İnsanlar Eski İnanışları Çok Farklı Şekildeydi. Onlara göre Güneş Dünyanın Etrafında Dönüyordu. Şimdi Ne Oldu ?
Yüzyıllarca inanılan bir yanlıştan bahsediyoruz. İnsanlık uzunca bir süre bu şekildeki yanlış bilgilere inanıyordu. Ama ta ki bu bilgi yanlışı Galileo tarafından iki bin yıl önce kanıtlanana kadar. Gerçeklik muhtemel görünümden farklı şekilde işlior. Örneğin Sims oyununu ya da Age Of Empires oyununu düşünün. Gerçekliği adeta taklit ediyorlar farklı kulvarlarda. Ve bizler o oyunları oynarken adete oyun ile bütünleşiyoruz. Bu oyunların geçmişlerini bir araştırdınız mı ? En fazla 20 yıllık geçmişe sahip bu oyunlar, geliştikçe deneyimlerimiz ve oyundan aldığımız keyif artıyor. Peki dijital karakterler daha sürükleyici olmadı mı ? Artık bir çok dijital karakter kendi başına tepki verir oldu. Yani daha önceden yazılan bir simülasyon var tabii ama. Artık daha zeki bir yapay zeka var karşımızda.
Geçtiğimiz yıllarda çıkan son oyunlara baktığımızda Örneğin Grand Theft Auto tarzı oyunlarda, artık neyin gerçek neyin sanal olup olmadığına ilişkin anlayışımız değişmeye başladı. Eğer bu teori gerçek olsaydı. Şayet diyorum, böyle bir simülasyon evreninde yaşıyor olsaydık. Uzayda, evrenin derinliklerinde bizden daha zeki bir formda yaşayan uzaylı bir ırk bizi muhtemelen simüle etmiş olacaklardı.
Nasıl Olacak Bu İşler ?
İki evren hayal edin. Ve iki de gerçek. Bir evren tamamen önceden kurgulanan simülasyonlar üzerine inşa edilmiş. Bir diğeri de tamamen gerçek bir şekilde yani birçoğumuzun kabul ettiği normal dünyamız olsun. Eğer simüle dünyada yaşıyorsak bunu bilme imkanımız da olamazdı. Bir oyunda, dijital karakterlerin aslında amacının ne olduğunu bilmemesi gibi. Ya da bir buzdolabı, besinleri taze tutmak için soğutur. Ancak neden soğuttuğunu bimez. Ya da bir oyunda bir karakter bir bölümü geçmek için çeşitli zorluklarla mücadele eder. Ancak bu karakterde bir bilinç düzeyi yoktur. Şimdi size bir hikaye anlatmak istiyoruz. Bu hikayeden de etkileneceğinizi umuyoruz.
Bir grup adam, doğduklarından itibaren, dış dünyayı görmeden bir mağaraya kapatılmışlar. Bu kişilerin sırtları mağarının girişine dönükmüş. Ayrıca kafaları, sağa veya sola çeviremeyecek şekilde sabitlenmiş. Hayatları boyunca görüp görebildikleri tek yer mağaranın duvarlarıymış. Bu durumda bu kişilerin dış dünya hakkında yorum yapmaları da beklenemezdi zaten. Mağarının girişinin önünden geçen diğer insanlar ve nesnelerin mağarının duvarlarına yaptığı yansımalar bu kişilerin gördükleri tek farklı şekiller. Bu tutsaklar da bu seslerin bu gölgelerden geldiğine inanmışlar. Bir gün içlerinden biri bu mağaradan kaçabilseydi. Gerçek dünyadaki karmaşıklık onu o derece etkileyecekti ki belki de eski sade yaşamına geri dönmek isteyecekti. Örneğin bir kuş görmüş olsaydı, kuşun gölgesini takipte kalacaktı. Ya da kendi bireysel gölgesinin onu takip ettiği hissine kapılması da herhalde en olağan durumlardan biriydi.
Peki Ya O Mağaradaki Durumda Sadece Objeler ve Kişiler Yer Değiştirmişse..
Dünyada yaşayan bizler de dünyanın gerçek olduğuna inanıyoruz ki bu elbette olması gereken bir şey. Eğer simülasyon dünyasında yaşıyorsak, bu da bir varsayım tabii ki sadece, simülasyon evrenini programlayanlar için tüm ayrıntıların ve ince detayların ciddi şekilde düşünülmesi anlamına geliyor. Herşeyin nasıl olması gerektiğinin varsayımı, bize verilmiş yada öğrendiğimiz ayrıntılar ile birlikte dünyadaki yapbozu tamamlamıza yarayacaktı. Gerçek anlamda emin olunabilecek tek şey vücudumuzun ve zihnimizin varlığı olabilir. İnsanın kendi dışındaki her şey, çevresi, insanlar, yaşadığı ev, okuduğu okul tamamen bir simülasyon ürünü olabilirdi bu teoriye göre.
Nedeni Neydi ? Bir Yaratıcı Neden Böyle Bir Simülasyon Yaratma Gereksinimi Duymuş Olacaktı ?
Ünlü Felsefe Profesörü Nick Bostrom, eğer bu simülasyon şayet varsa, ver gerçek ise. Bu durumun, insanların evreninden daha üst bir evrende yaşayan bir ırkın, insanların dünyadaki antik teknolojide yani günümüzde nasıl yaşadıklarını, neler yapabildiklerini gözlemlemek için yapılmış olabilirdi. Ona göre bu tür, kendi geçmişlerini simüle etmek için bizim evrenimizi oluşturdular. Ve sanki görsel bir tarih belgeseli seyrediyormuşçasına eski medeniyetleri hakkında bilgi ediniyorlar.
5000 Yıl Sonra Neler Olabilir ?
Düşünsenize, eğer şimdi bu şekilde simüle edilmiş bilgisayar oyunlarında farklı evrenler hazırlanabiliyorsa, bir 5000 yada 10.000 yıl sonra dünyamızdaki simülasyon kavramı ne dereceye gelebilir ? Belki de öyle bir noktaya gelecek ki simülasyon ürünleri kendi simülasyon programlarını hazırlayabilecek konuma gelecekler. Eğer bu senaryo doğru olsaydı, kendimizinkinden ayırt edilemeyen miyarlarca, hatta trilyonlarca evren olduğu ortaya çıkmış olacaktı. Olasılıklar bizlerin simüle edilmiş evrenlerden birinde bulunabileceğimiz anlamına da gelebilir bu sayede. Yani bir başka deyişte eğer simülasyonda yaşıyorsak daha üst düzey bir varlık var.Ancak bu bizim bir versiyonumuz olacaktı.
Bu yazımızda farklı bir konudan bahsettik. Tüm anlattıklarımız, yazdıklarımı bir teoriden ibarettir. Kesinlik içermemektedir. Ancak bu konulara ilgisi olan felsefe anlamında kişiler varsa, yazılarını ve yorumlarını beklemekteyiz. Teşekkürler 🙂
Kaynak Filmler Ve Belgeseller
Leporide, incetion ,The Matrix film, İnception film, National Geographic, Meet Arnold, Bakış Açısı (Viewpoint), Ridddle, Rcsanddıy,Nurserytracks, Freshtasticali,
Kaynak Video
Yararlanılan Yazı
Yorumlar