Ruhi Çenet’in son videosu hakkında bir yazı yazma kararı aldık. Gözlerime inanamadım, duyduklarım ise kanımı adeta dondurdu. Çin’de Türklerin yaşadığı bir bölge olan Uygur coğrafyasında (Doğu Türkistan) insanların nasıl zulüme uğratıldıklarını anlatacağız. Sesimizi tüm dünyaya duyurmalıyız. Böyle bir şey kimseye, dünyadaki hiçbir kişiye veya canlıya yapılamaz.
20 Milyon Türk’ün yaşadığı bir bölge


20 milyon Türk’ün yaşadığı bir bölgeden bahsediyoruz. Ancak bunların 1-3 milyonu toplama kamplarında esir tutuluyor. Ve kendilerinin bir suçu olmadığını, zorlamalar ile çeşitli kağıtlara imza attırıldığından bahsediliyor.
Yüksek Güvenlikli Hapishane: Çin’de bulunan Cehennem Sincan
İnanılmaz bir şekilde adeta bir polis eyaletine dönüştürülmüş bir bölgeden bahsediyoruz. Her yerde kontrol noktaları ve yüksek güvenlikli tanımlama kameraları bulunmakta.. Bu bölgede yaşayan Türkler, telefonlarını güvenlik noktalarında teslim etmek zorunda. Ayrıca QR kodu ile fişleme uygulamasına geçilmiş bir bölge olan Sincan’da Türkler’in evlerinin kapılarına QR kodlu fişleme kağıtları yerleştirilmiş. Aşağıdaki görsellerde inceleyebilirsiniz.
Çeşitli Bahaneler İle İnsanlar Toplama Kamplarında Esir Tutuluyor
Çin çeşitli bahaneler öne sürerek, bu bölgede yaşayan Türkleri esir tutmaya, çeşitli manipülasyonlar yapmaya devam ediyor. Kılıf şu şekilde, bu insanların eğitime ihtiyacı var. Biz de bunu sağlıyoruz. Böylesine bir kötülüğü insan insana yapamaz. Gerçek anlamda herhangi bir canlı, bu şekilde bir muameleye maruz kalamaz, kalmamalı..
3 Milyon Kişinin Tutulduğu Toplama Kampı Görüntüleri
Çin devleti uzun bir süredir, bu yerlerin varlığını söz konusu bile ettirmiyordu. Kesinlikle bunu reddeden bu devlet, şimdilerde uydu görüntülerinin yakalanması ile söylediği ile çelişmeye başladı. İşte Doğu Türkistan’ın çöllerinde bulunan içlerinde yüz binlerce kişinin esir tutulduğu o kamplar.. Son 1 sene içerisinde bu toplama kampları 3 kat büyümüş durumdadır.
Bir çok insan bu bölgelerde, esir tutulduğu kamplarda kayboluyor
Nasıl bir kaybolmaksa on binlerce insan bu esir tutulduğu kamplarda kayboluyor, ve bir daha da bulunamıyor. Bir mezarları bile yok. İşte bu nokrada uluslararası baskıya dayanamayan Çin devleti bu sene uluslarası yayın kuruluşlarından bazılarını belgesel çekimi için Çin’e davet etti. Amaç aynen şuydu. ” Buraları tamamen bir eğitim alanı olarak yapılmıştır. Bir okul özelliği taşımaktadır. Asla bir cezaevi değildir.” şeklindeydi. Ama gerçek, o bölgelerin tam anlamıyla bir cezaevi olduğunu asla hafızalardan silemezdi.
Bu görüntüler ile Çin’in dünyaya vermek istediği mesaj şu şekilde
Buraları bir eğitim alanı. Buradaki insanlar da tamamı uç düşüncelerden etkilenmişler, ve biz bunları rehabilite ediyoruz şeklindeydi. İnsanları resmen zorla konuşturmuşlar. Görüntülere ulaşabilirsiniz.. Dil ve kültürel aidiyetleri tamamen ortadan kaldırmak için sistematik bir şekilde insanlara Çin kültürü dayatılıyordu.
Bu görselde bir adam güya bir bilgisayar dersinde, Çin devletini ve hükümetini seviyorum şeklinde bir yazı yazmış.
İnsanlara zorla Çince şarkı söyletmek suretiyle, beyinleri yıkanıyor. Bu şarkıyı söylemek istemeyenler için ise çeşitli cezalar mevcut.
Erkekler ve kadınlar burada güya eğitim alıyorlar ya. Bu yüzden çeşitli üniformalar mevcut. Peki bu eğitim bittiğinde noluyor ? Yani akşam olduğunda.. Hiçbirşey, bu insanların gidebileceği bir ev mevcut değil. O kadar uzak bir bölgedeler ki, esaretleri devam ediyor..
İşte BBC muhabirinin güya bir eğitimci ile kamplar hakkındaki röportajı şimdi sizlerle.
BBC ekibi gelmeden önce toplama kamplarındaki bir çok alan kaldırılmış Örneğin size iki adet fotoğraf göstereceğiz. Kararı siz verin.
İlk fotoğrafta boş bir toplanma alanı görüyorsunuz.
BBC’ye servis edilen ikinci fotoğrafta ise bu alanın tamamının bir spor alanı yapıldığını görebilirsiniz.
Tamamen manipülasyon ve yalanlardan oluşan bu fotoğraflar, gerçek anlamda Çin’i zora sokacak gibi gözüküyor. Bu sahaları özellikle teşhir etmiş kendisine devlet diyen bir yapı var karşımızda ne acı..
Peki ya giriş izni olmayan tesisler?
İşte asıl işkencelerin ve insanlık dışı muamelenin görüldüğü o tesislerden bazı fotoğraflar. Şuan gördüğünüz bu fotoğraftaki kadının söyledikleri ise adeta kanınızı donduracak cinsten.. Tuvaletlerini herkesin gördüğü 20 kişilik koğuşlarda yaptıklarından bahsediyor. Ayrıca zincirli bir şekilde bu işlemi gerçekleştiriyorlar. Uyudukları yerlerde demirden yataklar ve yorgan bulunmayan hücreler vardı. Demirler vücutlarına batıyor ve her yerleri kıpkırmızı oluyormuş. Kamptaki esirlere sadece bir tutam peçete veriliyormuş. Bazı insanlar sorgular esnasındaki insanlık dışı muamelelere dayanamayıp akıl sağlıklarını yitirmişler. Bunlardan bir tanesi de bu röportajda konuşan kadının bir arkadaşıymış.
İnsanları aynı hücrede sürekli tutmuyorlardı. Her hafta hücreler değişiyordu. Amaç ise insanların birbirleri ile tanışmalarını engellemekti. Bu kadın da 3 hafta sonra sorguya çekiliyor. Ve sorgu kadının kafasına bir siyah poşet geçirilmesi ile başlıyor.
Bu fotoğrafta yine sorgulardan birinden..


İşte bu adamın oturduğu sandalye tarzı bir oturakta 24 saat boyunca su vermeden oturtulmuşlar. İnsanlara, zorla çeşitli sahte belgeler düzenlemek suretiyle imza attırıyorlarmış. Ve kadının anlattıklarına göre 27 yaşlarındaki bir Çinli polis kadına ” Sen imza atmıyorsan, biz sana nasıl imza attıracağımızı biliriz.” Elindeki silahı kadının ağzına doğrultarak “ya imza at ya da bunu ağzına sokarım” demiş. Kadın ise şöyle devam ediyor..
“Senin annen veya ablan yok mu? Böyle bir şey söylemeye nasıl cürret edersin…” ve 27 yaşındaki kendisine polis diyen insan bile diyemeyeceğim kişi şöyle cevap verdi.
“Sen benim annem veya ablam olamazsın, sen bir hayvansın.”dedi ve yaşlı kadına vurmaya başladı.
Şimdilerde bu kadın bu zulümden kurtulmuş. Ve hiçbir kadının hiçbir erkeğin, hiçbir çocuğun böyle bir zulüm görmeye hakkı olamaz diye onların seslerini dünyaya duyurmakta kararlı. Ve Ruhi Çenet’in ofisindeki röportajında elinden ne gelirse yapacağını belirtiyor. O insanların belki bir gün güneş görme umuduyla yaşadıklarını anlatan kadın ağlayarak devam ediyor..
Karanlık hücrede kaldığı için 1 hafta boyunca hiç uyumamış. Düzenli de yemek verilmediğinden 20 kilo vermiş. Hücrelerde ses kaydediciler varmış. Ve hücredeki mahkumların kendi aralarında konuşmaları katiyen yasakmış. Kadınlara çeşitli işkencelerin haricinde bazı ahlak dışı davranışlarda da bulunuyorlarmış. Kadının söylediğine göre genç kızlar bazen alındıklarında 72 saat içerisinde geri gönderiliyorlarmış. Bazen de hiçbir zaman geri dönemiyorlarmış. Kadın en son yineliyor. “Gerçek terörist Çindir. Bunu tüm dünya biliyor ve görüyor..”
Çinin Sincan bölgesinden sorumlu kişisi bilinçdışı bir şekilde söylemlerde bulunuyor. İnanamayacaksınız. Ona göre bazı insanlar suç işleme potansiyeline sahipmiş. Düşünebiliyor musunuz? Bu adam bir kahin gibi insanların suç işleme durumlarını öngörebiliyormuş..
Ve bakın diğer bir görselde adamın vücut diline nasıl da hakim olamadığını görüyoruz. Resmen bir şey söylemekten korkuyor ve eliyle ağzını kapatıyor.
Peki Dünya Ve Türkiye Bu Konuda Ne Yapıyor?
BM İnsan Hakları Konseyi’nin hazırladığı mektup ve rapora göre (aşağıda görseli mevcut) Çin’in Doğu Türkistan’da zorla tuttuğu insanları (Türkleri) derhal serbest bırakmasını istedi. Yine bu mektubun altında ise birçok ülkenin imzası bulunuyor.
Toplamda 23 ülkenin büyükelçisi bu belgeye imza atmış durumdadır. Bu mektup 8 Temmuz 2019’da yayınlandı. İşte ilgili raporun ilgili sayfası.
Rapora göre Doğu Türkistan’a bağımsız bir heyet gönderilmesi öngörülüyor. Ve Çin devletinden bu heyete tam erişim izni vermeleri gerektiğini söylüyorlar. Çin’in kendi planları ile oluşturduğu heyetleri göz boyama amacı ile çeşitli sonradan oluşturulan setlere götürdüğünden bahsettiler.


Peki Neden?
Çin bu bölgeyi çok istiyor. Bunun nedeni bölgenin altın, gümüş, petrol ve uranyum kaynakları bakımından çok zengin olması. Bu bölge tek başına bile Çin’in petrol rezervlerinin %40’ını oluşturuyor. Ancak bölge 2013 yılında çok daha önemli bir rol üstlenecekti. İşte aşağıdaki haritada Çin’in dünya ile ticaret yapması için bu bölgeden geçmesi gerektiğini anlatan bir görsel.
40’tan fazla ülke de Çin’in bu politikalarına destek veriyor. İşte o ülkelerden bazıları aşağıdaki görselde mevcuttur. Ve ne acıdır ki bu ülkeler içerisinde müslüman ve Türk olan ülkelerde mevcut.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise çoğunluğu müslüman bir ülke olarak bu duruma karşı sesini yükselten tek müslüman ülkedir.
Çin devleti çeşitli politikalarla 20 milyon insanı asimile etmeye çalışmakta ve Türkçe’nin en eski dili olan Uygurcayı tarihten silmeyi hedeflemektedir. Halbuki en eski Türkçe metinler, aralarında Kutadgu Bilig, Divan-ı Lügatit Türk gibi eserler var, bu eserler orjinal olarak Uygurca yazılmıştır.
Bu metni ve Ruhi Çenet’in videosunu paylaşmanız dileğiyle.. İşte Ruhi Çenet’in O videosu
Yorumlar