Yaşlanmak doğal bir olgu. Peki insanlar bunu neden kabul edemiyor ?
“Ölüm yaşamımızın iki ucundan tutmakta:
Yaşlılık ölüme, çocukluktan daha yakın değildir.”Afrikalı Leo, Amin Maalouf
” Yavaş yavaş yıpratır yıllar,
Yaşlılık dönemine varmış güçlerimizi. ”Denemeler, Michel de Montaigne
Kimse ihtiyarladığında yalnız olmamalı. Ama bu kaçınılmaz.
Yaşlı Adam ve Deniz, Ernest Hemingway
Hiç yaşlanmayacağımızı sanıyoruz değil mi ? Her zaman güçlü olacak, sorunların üstesinden bir hamlede gelebileceğiz…
Maalesef hayat sahnesinde işler öyle yürümüyor.
Bugün bir insan tanıdım. Geçmişinde nice başarıları olan bir kişi. Hiçbir zaman bir işini başkasına yaptırmayan, her şeyi kendi başına halletmeye çalışan ve bunu başaran bir insandan bahsediyorum. Nedendirki bu insan artık yaşama sevincini kaybetmeye yüz tutmuş bir insan olmuş. Çünkü onun deyişi ile “yaşlanmış”
“Ne ara bu hale geldik biz” diye yeniliyor yaşlı çınar. Artık her şey bitti. Her şeyin sonuna geldik.” Demek ki her başlangıcın bir sonu varmış” sözlerini ekliyor cümlesinin sonuna.. Ses tonu hüzünlü, umutsuz bir o kadar da düşünceli. Geride kalanları düşünüyor hala. Acaba çocukları kendilerine hak ettikleri gibi bakabilecekler mi ? Ailelerine gereken özeni gösterebilecekler mi ?
Kara toprak.. Hayatın başladığı tünelin vardığı son durak… Sonsuz bir yaşam olsaydı acaba mutlu olabilir miydik ? İnsan hatalarını telafi edebilecek fırsatı bulabilir miydi ? Yoksa gelip geçici yaşam sonsuz bir döngü gibi aynı şekilde devam mı ederdi ?
Aşkın bittiğini, artık sadece sayılı günlerinin kaldığını yineliyor yeşil gözlü dev. Artık onun için hayat sadece sonuçlandırılmayı bekleyen bir sınav gibi. Yaşadıkları ve yaptıkları gözünün önünden geçiyor. Zaman zaman pişmanlık zaman zaman zaman da gurur duygusuna kapılıyor. Yüz ifadesi o anda sürekli bir değişim halinde. Garip bir acı mı desem ? Başardıklarına karşı olan sevinci mi desem ? Ben onu tam anlamlandıramadım..
Yaşlılık olasılığı olan bir olgu değildir. İnsan zaman geçtikçe, ruhen de fiziken de yaşlanıyor. Ve tam anlamı ile bunu durdurmanın bir yolu yok. Hiçbir zaman da olabileceğine inanmıyorum. Yaratıcı güç demek ki bazı şeylerin farkındaydı ve o yüzden insanın bir müddet yaşaması gerektiğine karar verdi.
Bir çok bilim insanı bu konuda çalışmalar yaptı. Ama kimse yaşnamayı tam anlamıyla durduramadı.
Geçmişten bu güne dek bir çok insan, bilim insanı, simyacı bu konuda araştırmalar yaptı. Yaşlandırmayı durdurabilmeyi amaçlayan fikirler ve tezler sunmaya çalıştı. Günümüzde kısmen yavaşlatabildiler bir ölçüde ancak hiçbir zaman stabil değil ve herkes üzerinde aynı etkiye haiz olamaz.
Yazımı bitirirken şunları söylemek isterim… Hayat gerçek anlamda bir yol. Bir başlangıcı vardı. Bir sonu da elbette olabilecek. Belki bedenen bu dünyadan geçiyoruz. Doğuyoruz, büyüyoruz ve ebediyete gidiyoruz. Ancak fikirlerimiz ve enerjimizin kaybolduğuna hiçbir zaman inanmadım ve inanmayacağım. İnsan fikirleri ve kattıkları ile ölümsüz olabilir. Ölümsüzlüğü bulmanın tek yolu neden fiziksel bedenin dünya üzerinde ihtiyaçları karşılanan bir robot gibi yaşamasına bağlı olsun ki.. Belki onun dışında evrenin ve yaratıcının planları bu düşüncelerin çok daha üstündedir.
Eğer hayatınız dolu dolu ve önemli fikirleri hayata geçirerek geçtiyse korkmayın.
Hayat bir işinize yaramadıysa,boşu boşuna geçtiyse,onu yitirmekten ne korkuyorsunuz?
Denemeler, Michel de Montaigne
Bitirirken
Montaigne’nin eserinin ismi gibi her şey. Deneme yanılmadan ibaret yaşıyoruz. İşte hayat bu. Ama önemli olan hatalardan ders çıkarabilmek ve dünyaya güzel bir şeyler bırakabilmek. O zaman ölümsüzlüğün iksirini bulabiliriz !
Bu ve benzeri yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Teşekkürler 1000kitap
Yorumlar