Kız Kulesinin Gizemli Dosyası

2

Bugünkü yazımızda Kız Kulesi’ne ve onun esrarengiz gizemine değineceğiz. Çeşitli rivayetlere ve efsanelere konu olan bu inanılmaz yapı, İstanbul Boğazı’nda Marmara Denizine yakın bir yerde yer alıyor. Küçük bir adacık üzerine inşa edilmiş bu yapı çok eskilere dayanıyor.

Merhaba Sosyofikir okurları;

Giriş;

Yazımıza başlamadan önce yeni tasarımımızı ve hızımızı beğendiğinizi umduğumu söylemek isterim. Her türlü görüş, öneri ve şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz.

Kız Kulesinin Gizemi

Bugünkü yazımızda Kız Kulesi’ne ve onun esrarengiz gizemine değineceğiz. Çeşitli rivayetlere ve efsanelere konu olan bu inanılmaz yapı, İstanbul Boğazı’nda Marmara Denizine yakın bir yerde yer alıyor. Küçük bir adacık üzerine inşa edilmiş bu yapı çok eskilere dayanıyor. Şimdilerde ise İstanbul’un güzide semti Üsküdar’ın sembolü olarak ilgi çekmeye devam ediyor. Ayrıca Üsküdar bölgesinde Bizans devletinden kalan tek eser olması da ilgi çekicidir.

Tarihi

M.Ö 24 yıllarına kadar uzanıyor tarihi bu yapının. Karadeniz ve Marmara’nın birleştiği bölümde yer alan küçük bir ada üzerinde bulunuyor. Dünya üzerinde çok da eşi benzeri olmamış bir yapı olması da yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye her daim devam ediyor. Çağlar boyunca bir çok konuda kullanıma sunulmuş olan yapıdaki, kullanım alanları deniz feneri, gümrük istasyonu ve hapisanedir. Şimdilerde ise müze olarak kullanılmaktadır.

Leander Kulesi Mi ?

Avrupalı Bazı tarihçiler bu yapıya Leander Kulesi de derler. Bu kule hakkında kulaktan kulağa söylenen söylentiler çok uzak coğrafyalara kadar uzanmıştır. Evliya Çelebi ise bu yapı hakkında şu şekilde der: Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak,dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir.

Yapı İle İlgili Bilgiler

Yüksekliği tam 80 arşındır.Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki tarafta da kapısı vardır. Bugün gördüğümüz kulenin temel ve alt katın önemli kısımları dönemin Osmanlı padişahı II.Mehmed zamanında yaptırılmıştır. Kule’nin etrafında büyük bir sahanlık bulunmaktadır . Üst tarafta madalyon şeklinde bir mermer levha da bulunmaktadır. Yine II.Mahmud’un emri ile Hattat Rasim tarafından yapılan 1832 tarihli bir tuğra da mevcuttur. Kulenin Eminönü tarafına bakan alanında ise daha geniş bir alan vardır. Ve bu bölge bir nevi Sarnıç görevi görür. Asli görevi ise gemilere yön ve yol gösteren deniz feneri özelliğidir. Ve yüzyıllar boyu da bu özelliğini asla kaybetmemiştir. 2000 yılında ise Kız Kulesi artık bir restoran olarak hizmet verecek duruma getirilmiştir. Yapı da yine küçük bir müze bölümü bulunsa da restoran görevi görmesi de şaşırtıcıdır.

Ulaşım

Kız Kulesi’ne ulaşım Salacak ve Ortaköy bölgelerinden sandallarla ve teknelerle yapılmaktadır. Bu yapı yıllar yılı gemilerden vergi almak amacı ile kullanılmıştır. Kule ve Avrupa Yakası arasında uzun ve güçlü bir zincir çekilmiştir. Bu zincir diğer gemilerin bu bölgeden geçmesini engellemiştir. Ve kontrollü geçişlerle gümrük vergileri alınmaya başlanmıştır.

Kule Ve Çevresi

Kuleden şöyle bir durup bakarsanız denizin altındaki kalıntıları da görebilirsiniz. Antik çağ efsanelerine göre de bir hikayesi olan Kız Kulesi Arkla Ve Damialis isimleri ile de anılan bir yapıydı. O yüzden de daha öncede belirttiğimiz gibi bazı Avrupalı tarihçiler bu yapıya Leandros’un Kulesi ismini vermişlerdir. Bu ismi ile bu klasik hikayeyi hepimiz biliyoruz. Peki ya sonra ?

Hz Hızır ve Hz Musa Orada Mı Buluştu ?

Kendisine, çok sevdiği kızının on sekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak öleceği söylenen kral çareyi yılanlardan uzak, denizin ortasında ki kuleyionarmakta bulur ve kızını da oraya kapatır.Ama kehanete engel olunmaz.Kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan yılan prensesi zehirler.Prensese demirden bir tabut yaptırılır. Ayasofya’nın girişine defnedilir.Bugün, halâ daha bu tabutun üstünde iki delik vardır.Kuran-ı Kerim’de, Kehf suresinde Hz.Hızır’la Musa’nın buluşmasından ve yol arkadaşlığına ait sırlardan bahsedilir.Hz.Hızır mahlukatın sırrına eşyanın görünmeyen ilmine vakıftır.Hz.Musa ise dış aleminin rehberi ve bilgesidir.Bu ayetlerde Hz.Hızır’la, Musa Aleyhisselamın buluştuğu iki denizin birleştiği yerden bahsedilir.Ancak coğrafya, açık bir şekilde belirtilmez.

Anlatılan Efsaneler Ve Hikayeler

Mesela Yunanlar buraya Damalis Kulesi derlermiş. Nedeni ise en başta yazdığım gibi buralar o dönem Atinalılarınmış. Atina Kralı Hares’in çok güzel bir eşi varmış. Salacak sahilini çok sevdiğinden öldüğünde onu buraya gömdürmüş. Yunanlarda bu nedenle sahile Damalis sahili, kuleye de Damalis kulesi demişler. Hatta eğer doğruysa bir de heykeli varmış Kraliçe Damalis’in kayalıklarda.

Hero ve Leandros Efsanesi
Hero, Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçası olarak tanımlanan Afrodit’in rahibelerinden biridir ve Kız Kulesi’nde görev yapmaktadır. Rahibe olması nedeniyle aşka yasaklıdır ve erkeklerle ilişkisi yoktur.
Bir gün yıllardır kaldığı kuleden bir tören için karşıya geçer. Orada Leandros adında başka bir rahip ile karşılaşır ve ona ilk görüşte aşık olur. Rahip Leandros da aynı duygulara kapılır. Görüşebilmelerinin tek yolu, Leandros’un boğazın soğuk ve akıntılı sularını geceleri yüzerek aşmasıdır. Bir süre bu şekilde aşk yaşayan çiftin hikayesi, rüzgarlı bir gece Hero’nun sevgilisine yol göstermesi için yaktığı fenerin sönmesiyle son bulur. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğularak ölür. Efsaneye göre bu duruma gözleriyle şahit olan Rahibe Hero, yaşadığı acıya dayanamaz ve o da kendini boğazın sularına bırakarak hayatına bir son verir.
Bu efsaneye dayanarak Romalılar burayı, Leandros Kulesi olarak adlandırmışlar.
Sepetteki Zehirli Yılan Efsanesi
Bir diğer Kız Kulesi efsanesi, sepetle birlikte kuleye gelen zehirli yılanı anlatır. Yalnız bu efsanenin hem Yunan – Roma hem Türk türevleri vardır. Kronolojik olarak anlatalım.
Kralın Eşi
Kız Kulesi – Osmanlı Devleti
Eski çağlarda Romalı bir imparatora, falcılar tarafından eşinin öleceği söylenir. O da kraliçesini korumak için Kız Kulesi’ne yerleştirir. Kendisinden ve özel hizmetlilerden başka kimsenin yanına girmesine izin vermez. Yine de kaderin önüne geçemez ve kraliçeye gönderilen yiyecek sepetinin içinden çıkan yılan onu orada sokarak öldürür.
Hanım Sultan
Bu hikayeye göre ise Selçuklu Sultanlarından biri, rüyasında çok sevdiği kızının bir yılan tarafından ısırılarak öleceğini görür. Vesveseye kapılan sultan, kızını kuleye yerleştirir. Kendisi dahil kimsenin kuleye girip çıkmasına izin vermez. Hatta su ve süt dahi özel borularla akıtılır adacığa. Derken yıllar sonra hanım sultan hastalanır. O güne dek bilinen en iyi hekim tarafından zar zor iyileştirilir genç kız. Bunun üzerine pek çok farklı yerden hanım sultana hediyeler yollanır, bunların arasında da bir sepet üzüm vardır. Üzüm sepetinin içine gizlenmiş olan yılan, o gece hanım sultanı zehirleyerek ölümüne neden olur.
Battal Gazi Efsanesi
Bir başka Türk Kız Kulesi efsanesi de Seyyid Battal Gazi hakkındadır. Battal Gazi, dönemin İslam Halifesi Harun Reşid’in ordusuyla İstanbul kuşatmasına katılır. Kuşatmadan sonuç alamayan İslam ordusu geri çekilirken Battal Gazi, Üsküdar’da kalmaya devam eder. Çünkü tekfurun kızına aşıktır. Ancak Üsküdar tekfuru, imparatorun izniyle kızını kuleye hapsederek onu Battal’dan koparmaya çalışır. Bunun üstüne Seyyid Battal, bir gece Kız Kulesi’ni basarak hem tekfurun kızını hem de kuledeki hazineleri alarak kaçar. Meşhur, “atı alan Üsküdar’ı geçti” deyiminin de bu efsaneye dayandığı söylenir.

https://www.tarihiistanbul.com/kiz-kulesi-efsanesi-ve-tarihi/

İsrail’e göre de Hz Musa Ve Hz Hızır bu bölgede buluşuyor. Karadeniz ve dünyaca ünlü Marmara denizinin buluştuğu bu yerde işte. Hz.Hızır Batın ilimde bir denizdi, Hz.Musa ise zahir ilimde.“İlmin deryası iki adam ve iki deniz” iki sır bir noktada cem oldular.Bir de bu birleşmenin mührü gerekiyordu.Zamanla kulpuna oturtturulup bu mühür, Boğaz’ın bu mutena yerine dikildi.Hikayesi ne olursa olsun Kızkulesi de işte bu mühürdür, Kızkulesi onun bahanesidir.Hz.Musa’nın yardımcısı askeri deha Hz.Yuşa’nın makam kabri, kulenin teğetini alan tepededir.Günümüz film, dizi ve video oyunlarında da kuleye sıkça yer verilmektedir

Assasin Creed Oyununda da Geçiyor

Günümizde Oyun ve film dünyası da bu duruma el atmış olacak ki hepimizin yakından tanıdığı ünlü Assasin Creed oyununda bu bölgeye ciddi yaklaşmalar gözüküyor.

Gerçek Bir Olay

Büyük bir antika koleksiyoncusu olan ünlü Sir Francis Crick tam bir İngiliz soylusuydu. Bir gün zenginliğinin en büyük göstergelerinden biri olan malikanesinin kapısını bir yabancı çaldı. Adamın aksanı aşırı derecede bozuktu. Arap olan bu kişi elinde bir defter tutuyordu. Ve bu defterde önemli bazı şeylerin olduğunu bunu kendisine göstermek istediğini yineliyordu sürekli. Elindeki defteri Sir’e armağan etmek istediği söylüyordu. Sir Francis de defter üzerinde çeşitli Arapça yazılar ve bir takım teknik çizimler görür. Adamın ısrarına dayanamaz ve bir kaç sterlin karşılığında defteri alır.

Sir Francis Bu Konu Hakkında Daha Çok Şey Bilmek İstiyordu

Bir kaç gün sonra çizimlere baktığında farklı bazı ayrıntılara kafayı iyice takar. Biraz daha inceleyince bu çizimlerin İstanbul’da bulunan Kız Kulesi’ne ait olduğuna emindir. Fakat bir gariplik vardır. Kule çizimlerde 3 katlı olarak görülmektir. Halbuki ünlü bir koleksiyoner olan Sir Francis bu yapının 2 katlı olduğuna emindir. Merak bir kere içine yerleşmiştir. Bunun hemen sonrasında bu duruma yenik düşerek defter üzerindeki yazıları tercüme ettirir. Ve yazılarda kız kulesinin altında yani mahzeninde aşağıya inen bir geçit mevcuttur. Bu geçitten deniz tabanında bulunan başka bir yapıya ulaşıldığından bahsedilmektedir. Francis iyiden iyiye meraklanmıştır. Bu yapı da eski bir mağaranın içerisinde yer alıyordur. Yine notlarda bir anahtar resmedilmiştir. Bu anahtar tüm ana hatları ile çizilmiş ve ciddi bir çizimle tasvir edilmiştir.

Antik Mekanizmaların Bulunduğu Odalar

Kız kulesi içerisinde işte bu anahtar ile girilen yerlerde antik mekanizmaların yer aldığını öğrenir. Bu mekanizmalar suyu doldur boşalt yöntemi ile çalışmaktadır.

Gizemli Adamı Araştırmaya Başlar

Malikaneye defteri getiren adam Sir Francis tarafından araştırılmaya başlanır. Ciddi araştırmalar sonucunda (özel izinler ve arama emri) sırra kadem basan adama ulaşılamaz. Bunun sonucunda Sir Francis notlarda tarif edilen anahtarın birebirini ünlü bir zanaatkar ustaya yaptırır. Daha sonraki yıllarda ise “Anahtarı elime aldığım da İstanbul’a gitmekten başka hiçbirşey düşünemiyordum” cümlesini sarf edecektir.

Yolculuk İstanbul, Üsküdar

Sir Francis bu durumu araştırmakta kararlıdır. Bu yüzden İstanbul’a gidip yapıyı yakından incelemek ister. Eğer mümkünse yapıya giriş yapabilmek ve yapının alt tarafında bulunan gizemli bölüme giriş yapabilmeyi içten içe istemektedir. Bu yüzdendir ki dönemin İngiltere hükümetinden özel izin alınarak Türk yetkililerle temasa geçilir. O dönem yine İstanbul’da görev yapmakta olan İngiliz büyükelçisi işin içine dahil olur. Türk hükümetinden de Mimari İzin adı altında bir izin alırlar. Bu izin 5 gün süre ile geçerli olacaktır. Ancak yanına bir de koruma memuru verilmesi şart koşulmuştur.

İstanbul’da bir garip inceleme

Sir İstanbul’a gelmiştir. Hemen çevreyi dolaşmaya başka bir ipucu bulmaya çalışır. Üsküdar’a ulaşan Francis buradan teknelerle küçük adaya ardından da Kız Kulesine çıkar. İlk gün tamamen araştırmalarla geçer, ancak hiçbir şey bulunamaz..

Koruma Memuru Sir Francis İçin Büyük Bir Tehdittir

Koruma memurunun Sir Francis ile birlikte araştırmalarda yer alması, kendisinin gizli odayı bulmasını engellemektedir. Bu yüzden ondan kurtulmak için bir plan yapar. Kendisine, ertesi gün memura “Sizin gelmenize gerek yok beyefendi, ben zaten sadece mimari ölçüm yapacağım.” der. Ancak memur bunu kabul etmez. Ve görevinin bu olduğununu söyler. Sir, kuleye yalnız gitmekte kararlıdır. O yüzden onunla birlikte İngiltere’den gelen yardımcısı memura yüklü miktarda bir para verir. Bu rüşvet ise memurun bir kaç senede alacağı maaştan daha fazladır. Bu yüzden güvenlik memuru bu rüşveti kabul eder.

Gizli Odaya Giriş Denemeleri

Franchis Crick o günden şöyle bahsetmektedir; “memur ona verdiğimiz çantayı aldı veardınca yürümeye başladı bizde hemen sandala bindik yardımcıma sürekli kürekleri daha hızlı çekmesini söylüyordum, nihayet kuleye varınca artık benimsin diyerek küçük bir sevinç çığlığı attım.”

Sir kuleye vardığında, direkt girişin olduğu yere gider. Yaklaşık olarak 20-25 cm kalınlığında bir kaya girişi kapatıyordur. Bu kayayı kırmaya başlarlar. Uzun bir uğraşın ardından bir kaç saatin sonunda kaya kırılır. Fakat çok büyük bir hayal kırıklığı onu bekliyordur. Çünkü kayanın altında beklenildiği gibi bir anahtar bölmesi yoktur. Çok daha güçlü bir kaya vardır. Tabii o kayayı da parçalarlar. Ancak o kayanın altından da başka bir kaya çıkar. Bu yüzdendir ki yorgun düşmüştür iki maceraperest.

Gitme Vakti Gelmiştir.

Kimse anlamasın diye basit bir alçı hazırlarlar ve oyuğu kapatırlar. Ertesi gün 3. kayayı da parçaladıktan sonra nihayet demir bir kapağa ulaşırlar. Kapağa ulaşmışlardır ulaşmasına, ancak öyle bir şekilde kapatılmıştır ki anahtar bölmesi çok ciddi şekilde tahribata uğramıştır. Yüzyıllardır süregelen bir yapıdan bahsediyoruz. Tabii Sir Francis ve yardımcısı kapıyı açamazlar. Böylece 3. gün de geri de kalır.

Otele geri gittilerinde Sir kapağı açmayı hala düşünüyordur. Aklına başka hiçbir şey gelmemektedir. Bu kapı nasıl açılacaktır. Yardımcısı bir öneri sunar. Kapı ancak çok yüksek bir ısı ile açılabilecektir. Ancak bu yöntem aşırı dikkat çekici olacaktır. Bu yüzden daha zahmetsiz ve çok da belli olmayacak bir yöntem kullanmayı düşünürler. Kuvvetli bir asit ile kapıyı eritmek akıllarından çıkmıyordur.

Asit İle Kapıyı Eritme Girişimleri

Kuleye gittiklerinde hemen işe konulurlar, Kapıyı eritmeti başarmışlardır. Ancak çok geç kalınmıştır. Bu yüzden içeri girme kısmını sonraki güne bırakırlar. Sabah tekrardan kuleye vardıklarında içeri girmeyi başarmışlardır.

Geçidin İçinde

Geçidin içine girdiklerinde son derece karanlık bir mahzen ile karşılaşırlar. Bir ip sarkıtılır, ve yaklaşık 35 metreyi bulan bir derinliğe inerler. Aşağı doğru inerken su damlalarının sesleri kulaklarında çınlıyordur.

Aşağı indiklerinde hemen lambalarını yakarlar. Kendilerini büyük bir geçitte bulan iki adam, içeride yürümeye devam ettikçe kendilerini kemerli ve kubbeli bir yapının içerisinde bulurlar. İçerisi kendi ifadelerine göre 500-600 m2 civarındadır. Yapı da bir çok bölüm ve oda mevcuttur. Duvarlarda freskler mevcuttur. Ancak tabii yıllar geçtiğinden bunlar okunmaz hale gelmiştir. Yerlerde daha önceden kullanıldığını düşündükleri masalar ve sandalye olabilecek çürümüş tahta parçaları vardır. Ana odada ise duvar oyulmuştur. Bir sembolün yer aldığı duvar çok geniş bir açı ile yüksek bir kubbeye bağlanıyordur. Nedense bu duvardaki sembol ne Osmanlı nede Bizans’a ait değildir. Yapıdaki bazı odalarda kullanılamaz haldedir ve çökmüştür.

Yeni antik eşyalar bulunuyor

İçeride biraz daha gezdikten sonra, çok eski bir kılıç bulurlar. Bu kılıcın boyu çok kısa kabzası içe çok ufaktır. O sırada bu kılıcın ancak bir cüce tarafından kullanıabileceğini düşündüler. Bazı fotoğrafları da o dönem orada çekerler. Kılıcı da yanlarına alarak tekrar yukarı çıkarlar. Çimento ile kırdıkları taşları ve geçidin kapısını kapatırlar.

1990 lı yıllarda yapılan karbon testleri

90 lı yıllarda popüler olan karbon testleri sayesinde kılıç üzerinde incelemelerde bulunulur. Bu testin sonuçlarına göre kılıç 1600 ile 2000 yıl öncesine dayanıyordur. Bunun sonucunda sembolde incelemeleye konulur. Ancak kimse ne olduğunu çözememiştir. Bu konu ise Francis Crick’in 2004 yılındaki hayatını kaybetmesine kadar saklı bir şekilde kendisinde muhafaza edilmiştir.

Kiralık kasada bulunan not defteri

Francis öldükten sonra bankadaki gizli kasası açılır. Kasadan konu ile ilgili alınan notlar, çeşitli fotoğraflar (kulede ve gizli bölmelerde çekilen fotoğraflar ayrıca kılıcın fotoğrafları tam 30 tane siyah beyaz) bulunur.

Bitirirken

Ancak olay her zaman bir sır olarak kalmıştır. O sembol kimlerden kalmaydı ? Hangi uygarlık bu sembolü denizin tam 35 metre altına bir yapının içerisine çizmişti. Sizin düşünceniz nedir ? Görüşlerinizi yorumlar kısmında belirtirseniz çok mutlu olurum…

Benzer yazılarımız için,

7 Uyurlar : İlk Zaman Yolculuğu. Tam 309 Yıl Uyudular..

Kaynakça

1.kaynak