Felsefesi Nedir ?
Mimarların özellikle önemsemesi gerektiği konular arasında ekolojik denge ve doğanın dengesi yer almaktadır.
Ekolojik mimari, çevreyi koruma ve ekolojik dengelerden yararlanma felsefesi üzerine kurulmuştur. ekolojik dengeyi bozmayacak kriterlere uyarak, nerede, nasıl bir yerleşmeyi, seçilen ölçekle ve malzemeyle kentsel bütünlük bağlamında düzenleme yaparak oluşturulması konusunda araştırmalar yaparak gerçekleştirilen mimari projedir. çevre, malzeme, yapı bütününde duyarlılığı gerektirir..
Yavaş Gelişim, Hızlı Gelişim
Bu konuda da birçok mimar kendi arasında tartışma platformları kurmuşlardır. Bunun nedeni ve asıl olay şudur : Yavaş gelişim, yani örneğin bir bina tasarımı yapılırken yavaş yapılan bina veya herhangi bir teknolojik ilerleme yavaş yapılırsa doğaya verdiği zarar önceden öngörülebilir, ve buna karşı önlem alınabilir. Bu şekilde olan ilerleme projenin gidişatı hakkında doğa ve çevre ile uyumluluk esasına dayandırılan temeller üzerine kurulmuş bir sistemdir. Hızlı gelişim de bir çok ilerlemenin, bunun içerisine teknolojik gelişimleri de katabiliriz doğanın dengesini ve çevreyi işin içine katmadan hızlıca örneğin bina yapımıdır. Bu durumda çevre ile uyumlulukta bazı problemler ortaya çıkabilir.
Mimarizmcom’da yapılan bir röportaja göre ekolojik kelimesinin tam anlamı :
Bu noktada ekolojik tasarım için belirlenen kriterlerin önemli bir girdi olarak bahsettiğiniz hesaplara veya öngörülere kaynaklık etmesi söz konusu mu?
Ben ekolojik tasarım lafının öncelikle “sağduyulu tasarım” ile değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna “good practice” diyebiliriz; tam Türkçesi de yok galiba. Ama burada etiği de içine alan “doğru” bir mimarlıktan söz etmemiz gerekiyor. Performatif mimarlık aslında bizim “ekolojik” olarak algıladığımız bir çok binayı da tarifliyor. Örneğin binanın enerji performansının çok iyi olması, aslında onun performansı. Bunun ekolojik olup olmadığını ise, sürdürülebilirliğin tüm kriterleri ile irdelememiz gerekiyor. Siz şayet yağmur suyunu topluyorsanız, elbette binanın kendi içinde su kullanımı çok iyi olabilir. Ama çevrede onun ayak izinin bedeli çok büyük. Çünkü siz yer altı sularına katkıda bulunmuyorsunuz. Bu anlamda ben sürdürülebilirlik yerine, şu anki birçok farklı pratik için, performatif mimarlık diyorum. Performatif mimarlık da daha “iyi”, daha “hafif”, daha az enerji gibi “daha”ların tümünün optimize edilmesi için yürürlüğe konulan bir “yapma” biçimi. Sayısal teknolojiler de buna büyük imkan veriyor. Bir başka olumlu yanı daha var: Bütünleşik tasarım yapıyorsunuz. Yani bir sürü farklı disiplini bir araya getiriyorsunuz, parametreleri belirliyor ve onları iyileştirmeye çalışıyorsunuz. Yani ekip oyunu oynuyorsunuz. Benim anladığım sürdürülebilirlik de aslında, bu performansta kaç kriterde çok daha iyi olduğunuz ile ilgili. Hakikaten 1987’lerde sürdürülebilirlik için 27 kriter öngörülmüş. Bunun altı-yedi tanesi çok güncel ama, ne zaman “ekoloji” desek bunlardan bir tanesini, iklim ve enerjiden bahsediyoruz. Nerede kaldı güvenlik, nerede kaldı bölgeyi yeniden yaşatma, nerede kaldı koruma ve toplumla ilişkilendirme… Performatif mimarlık bir optimizasyon süreci; parametrik düşünen, parametreleri tarifleyen ve mimarın orkestra şefliğini yaptığı bir süreç.
Yararlandığım Kaynaklar
http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=ekolojik+mimari
http://www.mimarizm.com/haberler/HaberDetay.aspx?id=49440
Ekolojik mimarlık, Ecological Architecture, Ekolojik mimarlık nedir ?, Mimarlık çeşitleri, Eko mimarlık
bina yönetim sistemleri için güzel bir örnek ve proje. yazıyı zevkle okudum. site yönetimi için de gayet olumlu
Küçük şeylerle var olan büyük yapılar ..