Bir şeyleri değiştirmek, bir fikirle öne çıkmak ya da sahnede alkış almak istiyorsan önce yuhalanmaya da hazır olmalısın. Çünkü parlamak göze batmakla birlikte gelir. Ve göze batan her zaman eleştirilir. İnsanlar genelde neyi sevmediklerini yüksek sesle söylerler; sevdiklerini ise çoğu zaman içlerinden geçirirler. Bu yüzden başarı yalnızca yaptığın işin kalitesine değil, o işin ardından gelecek eleştiriye ne kadar hazır olduğuna da bağlıdır. Eleştiri bir aynadır. Kimi zaman kırık, kimi zaman çarpık ama her seferinde sana birşey gösterir. Eğer bu aynaya her baktığında kendini paramparça hissediyorsan, henüz yolun başındasın demektir. Ama bir gün gelir, o aynada sadece kusurlarını değil, gelişim alanlarını da görmeye başlarsın. İşte o zaman güç kazanırsın. Çünkü artık duymak istemediklerin seni durdurmaz, aksine yönlendirir. Fırlama mı olmak istiyorsun? Yani fark edilen, konuşulan, meydan okuyan biri mi? Ozaman alkışlar kadar yuhaları da göğüslemeyi öğrenmelisin. Zekanla hayranlık topladığın kadar, cesaretinle kıskanılacaksın. Çünkü sivrilik, her zaman bir bedel ister. Ama unutma: gölgede kalan kimseyi kimse konuşmaz.En sert yorumlar, seni en dayanıklı haline getirir. Her bu ne ya! diyen kişi, aslında seni sahiden dinlediğinin göstergesidir. Bu yüzden cesaret, sadece üretmekte değil, ürettiklerini savunabilmekte gizlidir. Başarı, alkışların değil, susturamadığın eleştirilerin üzerinde yükselir. Ve sen bu savaşa hazırsan, sadece bir fırlama deği aynı zamanda bir ilham olabilirsin.
Unutma, alkışları beklerken değil; eleştirileri göğüsleyip yoluna devam ederken güç kazanırsın. Cesaretin varsa, fark yaratmanın tam zamanı.



Bu metin, başarıya giden yolun sadece parlaklıkla değil, göze batmakla, eleştiriyle ve cesaretle de örülü olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Özellikle yaratıcı, öncü ya da farklı olma cesaretini gösteren herkes için gerçek bir aynaya dönüşüyor.
Haklısınız